GuidePedia

0
Maya uygarlığı, Kızılderili Maya halkları tarafından kurulan Kolomb öncesi Amerika uygarlıklardan biridir. Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika'nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala'ya kadar uzanan Mezoamerika bölgesinde hüküm sürmüştür.

Meksika’nın güneydoğusunda beş devlet kurmuş Mayalar (Campeche, Chiapas, Quintana Roo, Tabasco ve Yucatán), tarihleri boyunca yüzlerce lehçe üretmişlerdir ve bu lehçelerden bazıları günümüzde hâlen konuşulan 21-44  Maya dilinin oluşumunu sağlamıştır. Bu uygarlık MÖ 600 dolaylarında yükselişe geçmiş, M.S. 3. yüzyılda altın çağına (klasik dönem, M.S. 250-900) adım atmış, kent-devletlerinin siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü M.S. 900'e dek, geniş bir alanda varlığını sürdürmüş ve İspanyol işgaliyle de sona erme sürecine girmiştir.Maya uygarlığı birçok bakımdan sona ermişse de, yaygın inanışın aksine Mayalar yok olmamışlardır, hâlen bu ülkelerde yaşamakta ve Maya dillerinden bazılarını konuşmaktadırlar.

“Eski Mayalar”ın (Mayalar'ın bugünkü torunlarına kıyasla kullanılan deyim) astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda ileri bir uygarlık düzeyinde oldukları görülmektedir. Rabinal Achí, Popol-Vuh, Chilam Balam gibi eserlerin bulunduğu Maya edebiyatı bu kültürün yaşamını betimlemektedir. İspanyol işgali 1697’de Itzá Mayaları’nın başkenti Tayasal’ın ve Guatemala’daki Ko'woj Mayaları'nın başkenti Zacpetén’in alınmasıyla tamamlanmış, son Maya devleti ise 1901’de başkentinin (Chan Santa Cruz) Meksika tarafından işgaliyle ortadan kalkmıştır.

Mayaların yurdu üç bölgeye ayrılır: Güneyin “Yukarı Topraklar”ı, güneyin (ya da ortanın) “Aşağı Topraklar”ı ve kuzeyin “Aşağı Topraklar”ı. ”Yukarı Topraklar” Guatemala ve Chiapas’ın irtifa seviyesi yüksek topraklarını kapsar. Güneyin aşağı toprakları “Yukarı Topraklar”ın hemen kuzeyinde yer alır ve Meksika’daki Petén’i (Campeche), Quintana Roo’yu, kuzey Guatemala’yı, Belize’yi ve El Salvador’u kapsar. Kuzeyin “Aşağı Topraklar”ı ise Yucatan Yarımadası’nın kalan kısmını ve Puuc Tepeleri’ni kapsar.

Klasik-öncesi dönemden itibaren olağanüstü yapılar inşa eden ve Nakbé, Mirador, San Bartolo, Cival gibi büyük kentler kurmuş olan Mayaların klasik dönemde kurdukları ünlü kentlerden bazıları Tikal, Quiriguá (her ikisi de Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır), Palenque, Copán, Río Azul, Calakmul, Ceibal, Cancuén, Machaquilá, Dos Pilas, Uaxactún, Altún Ha, Piedras Negras’tır. Maya uygarlığının en ilgi çekici anıtları dinsel merkezlerdeki piramitlerdir. Ayrıca yöneticilerin sarayları ve duvar resimleri ve sıvayla süslü soylu kişilerin konutları da ilgi çekici anıtlar arasında yer alırlar. İlgi çekici Maya eserlerinden biri de, usta taş yontuculuklarıyla işledikleri, yöneticilerin şecerelerinin ve askerî zaferlerin betimlendiği, Mayalarca tetun (“ağaç-taş”) adı verilen anıtsal dikilitaşlardır. Mayaların ticari malları arasında yeşim taşı, kakao, mısır, tuz ve obsidyen taşı sayılabilir. Ön-Türkler gibi Mayalar da yeşim taşına özel bir önem vermişlerdir.

Ön Mayalar ve tarih

Klasik öncesi döneminin öncesi
Buluntular Maya bölgesinin MÖ 10000-11000 yıllarında meskûn olduğunu göstermektedir.Klasik-öncesi döneminin öncesi hakkında büyük bir tartışma hâlen sürmektedir; bu konuda pek fazla keşif ve buluntu olduğu söylenemez.

Arkeologlar tarafından pek rağbet görmeyen bir görüş de James Churchward tarafından ortaya atılmıştır. Churchward’a göre Mayalar yaklaşık 12000 yıl önce (M.Ö. 10000) Büyük Okyanus’un sularına gömülmüş efsanevi Mu kıtasından bu kıtaya göç etmiş bir halkın torunlarıdır. Tezini kısmen, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven’in 1921’de Mexico City yakınlarındaki Santiago Ahuizoctla kazılarında bulduğu 2600 tablete, kısmen Troano, Dresden gibi Maya el yazmalarına, kısmen de Uxmal tapınağı ve Xochicalo Piramiti yazıtlarına dayandıran Churchward, Asya ve Amerika halkları arasındaki benzerlikleri her iki kıtaya da Mu kıtasından göç edildiğini ileri sürerek açıklamaya çalışır. (Churchward’a göre, Mu’nun batışından itibaren dünya uygarlıklarında bir ilerleme değil, bir çöküş, yani yüksek bir uygarlık düzeyinden gerileme yaşanmıştır.) Söz konusu benzerlikleri açıklamak üzere ortaya atılmış bir başka görüş ise göçün Asya’dan Amerika’ya Bering Boğazı yoluyla yapılmış olabileceğini varsayar.(Konuya ilişkin son bilimsel araştırmalar, tümüyle kanıtlanmış bir kuramı henüz ortaya koymamakla birlikte, Maya dilinin de dahil olduğu Amerindiyen dil ailesinin yaklaşık 16.000 yıl önce Sibirya kaynaklı bir göç dalgasıyla oluştuğu, yani Amerindiyen dil ailesindekilerle Sibirya’da yaşayanların o zamana dek aynı dili konuştuğu sonucuna varmıştır.) Bu benzerlikler üzerinde çalışan isimlerden biri de Doç. Dr. Haluk Berkmen’dir.

Maya bölgesinde klasik-öncesi döneminin öncesinde emin olabileceğimiz bir şey, iklim koşullarının çeşitli hayvan türlerinin ortadan kalkmasına yol açmış büyük değişimlere uğramış olmasıdır. Bu değişiklikler muhtemelen, temel etkinlik olan avlanma konusunda yer değişimine ve yabani meyve, tohum ve köklerin yenilmesine neden olmuştu. Tüm Yucatan Yarımadası’nda soyu tükenmiş hayvan türlerine ve bu döneme ait insan etkinliklerinin izlerine rastlanmıştır; Campeche’deki Industria de la Concepción aletleri ve Loltún’daki mağaralarda bulunan duvar resimleri bu döneme ait insan etkinliklerini gösteren buluntulara örnek olarak gösterilebilir.

Klasik öncesi dönemi
“Tarım dönemi” adı da verilen bu dönemin başlangıç ve bitiş tarihleri konusundaki tartışma hâlen sürmektedir. Çünkü bu dönem iyi bilinmemektedir. Klasik-öncesi dönem de kendi içinde üç ana döneme ayrılır: Erken Dönemler (M.Ö. 2500-1000), Orta Dönemler (M.Ö. 1000-400) ve Geç Dönemler (M.Ö. 400-M.S. 250) Bilinen anlamdaki iskan (kent benzeri yerleşim birimi) kalıntılarına Pasifik Okyanusu kıyılarındaki Soconusco bölgesinde rastlanmış olup, kalıntılar MÖ 1800 yıllarına tarihlenmektedir. Bu iskan kalıntılarıyla başlayan döneme “erken klasik öncesi dönem” (klasik öncesi erken dönemler) denmektedir. Bu dönem, yerleşik toplum düzenine geçişle, çömlekçiliğin başlamasıyla ve pişmiş kilden heykelciklerin yapımıyla nitelenir. Maya uygarlığının başlangıcının MÖ 2600 yıllarına dayanmakla birlikte sistemli yerleşim birimleri MÖ 1800'lerde başladığı sanılmaktadır. Klasik-öncesi dönem genel kabule göre M.S. 250 yılında biter ve bu tarihte klasik dönem başlar; Maya tarihini “Maya-öncesi çağı”, “eski imparatorluk” ve “yeni imparatorluk” biçiminde bölümleyen tarihçilere göreyse, eski imparatorluk M.S. 320 yılında başlamıştır. Fakat, diğer Orta-Amerika uygarlıkları gözönüne alındığında, bu dönemdeki Maya uygarlığının fiziksel ve kültürel genişliği konusunda da tartışma bitmiş değildir.

Klasik-öncesi dönemde Maya dili gelişmiş, Maya halkı deneyim kazanmış ve birkaç büyük kent kurmuştur. Seramik incelemelerinden yola çıkan bir varsayıma göre, bu dönemde bölgenin Pasifik kıyısı (Oaxaca’dan El Salvador’a dek)  şimdiki Mixe, Zoque ve Popoluca halklarının atalarınca iskan edilmişti. Bunlar MÖ 1200 yıllarına doğru Meksika Körfezi'ne göç etmişler ve Olmek uygarlığını yaratmışlardır. Bu görüşte olanlar, Meksika Körfezi bölgesindeki en eski seramiğin Ocós adı verilen özel stille yapılmış olup, Guatemala’nın Pasifik kıyısı kökenli olduğunu ve en eski Olmek eserinden yaklaşık 600 yıl daha eski olduğunu bildirmektedir. Bir başka varsayıma göre de, Olmeklerin torunları Guatemala’nın günümüzde Petén vilayetinin bulunduğu bölgeye göç etmişler, sonradan oradaki yerli halklarla karışarak Ön-Mayalar’ın kökenini oluşturmuşlardır.

Chilam Balam'ın Chumayel metinleri anavatanın neresi olduğunu açıkça belirtmiyorsa da, Mayalar’ın bulundukları topraklara anavatandan yapılan bir göçle geldiklerini doğrulamaktadır. Klasik-öncesi dönem başladıktan sonra, özellikle bu dönemin ortalarına doğru, Mayalar Guatemala’nın Maya bölgesinde, Nakbé (M.Ö. 1000), El Mirador (M.Ö. 600), Cival (M.Ö. 450) ve San Bartolo (M.Ö. 400)  kentleri gibi anıtsal kentler inşa etmeye başladılar. Bunlardan San Bartolo kentinde Maya bölgesinin en zarif ve en eski freskleri bulunmaktadır. Olmekler’in ve Mayalar’ın uygarlıklarını birbirlerinden bağımsız olarak geliştirmiş olmaları konusunda hâlen kuşkular varsa da, bu büyük kentler klasik dönemde Mayaları ünlü kılacak özellikleri daha o zamandan içermekteydiler ve bu husus, Mayalar’ın uygarlıklarını Olmekler’den bağımsız olarak geliştirmiş olmaları tezini güçlendirmektedir.

Sonraları, klasik-sonrası döneminde bazı gruplar Guatemala’nın bu kentlerin bulunduğu Petén bölgesinden kuzeye (Yucatan’a doğru) göç etmişler, bazı gruplar ise yerlerini terketmemişlerdi; bazı Maya kabilelerinin (İtza, Xiú, Tu, Tzotzil, Tzeltal, Lacandon) farklı olması da bu göçle açıklanır. Bu kabilelerden her biri, ortak özellikleri korumuşsa da, farklı bir lehçe geliştirmiştir.İspanyol işgali sırasında bu gruplardan her biri kültürel olarak melezleşirken gelenekleri bakımından kendine özgü bir yapı kazanmıştır.

Yakın zaman önce Peten bölgesindeki Mirador, Cival vs. gibi kentlerde yapılan keşiflere rağmen, kimileri hâlen Maya halkının pek çok öğeyi Olmek kültürünün yaşam tarzından örnek aldığını ileri sürmektedir. Bu keşiflerin gösterdiği gibi Mayalar daha o dönemde şehirciliği, devlet örgütlenmesini ve doğayla uyumlu bir biçimde yaşamasını biliyorlardı. Pasión ırmağı kıyılarındaki ve Cuenca del Mirador’daki MÖ 2750 yılına tarihlenen mısır polenleri örnekleri ilk tarımcıların bölgeye bu tarihte geldiklerini ortaya koymaktadır.

Bölgeye gelen bu tarımcılar gerek Altos’ta yaşayanlarla gerek Guatemala’nın Pasifik kıyısındaki Abaj Takalik (M.Ö. 1000), Kaminaljuyú (M.Ö. 800) ve El Salvador (M.Ö. 900) gibi şehirlerde yaşayanlarla gerekse Meksika Körfezi kıyılarında yaşayanlarla ilişkiler kurmaya başladılar. Böylece, MÖ 1000 yılına doğru, gitgide artan nüfus, bölgenin orta kısmının tamamına da yayılma gösterdi ve buna paralel olarak bazı gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler arasında, bölgenin tamamında şehirciliğin gelişmesi, ileri tarım sistemlerinin kullanılmaya başlanması, artan nüfusu denetleyebilen bir tür siyasi örgütlenmenin oluşması sayılabilir. Bu “öncü” siyasi örgütlenmede soyluların ve din adamlarının otoriter konumda oldukları bir hiyerarşi söz konusuydu. Mesleki iş bölümü de ortaya çıkmıştı: Tarımcılık, avcılık, balıkçılık, meyvecilik, çömlekçilik, taşçılık (taş sanayii), tekstilcilik ve din adamlığı. Toprağın işlenmesinde mısır, fasulye, kakao ve balkabağı ekimine öncelik verilmişti; avcılık, balıkçılık ve meyvecilik ikinci planda tutulan, tamamlayıcı etkinlikler konumundaydı. “Klasik-öncesi” dediğimiz dönem bu yüzden “tarım dönemi” olarak da adlandırılır. Bu dönemde öte-alem yaşamını kabul eden, ölüler kültünü içeren bir din görülmektedir.

Arkeolojik bulgular Mayalar’ın yaklaşık 3000 yıl önce törensel yapılar inşa ettiklerini göstermektedir. Maya uygarlığının, komşusu denilebilecek, klasik-öncesi dönemde yeşermiş bir başka Orta Amerika uygarlığı olan Olmek uygarlığına kıyasla sınırları ve farkları konusunda tartışma sürmektedir. Eski Mayalar ile Olmekler, Olmekler'in varlığı süresince birbirlerinden etkilenmişlerdir.

En eski anıtların tümülüs tarzı yığma mezarlar olduğu, daha sonra ilksel (öncü) piramitlerin inşa edildikleri sanılmaktadır. Olmek uygarlığının Maya uygarlığı üzerindeki etkisinin klasik-öncesi dönem boyunca giderek azaldığı ve MÖ 3. yüzyılda bu etkinin tümüyle ortadan kaybolduğu görülmektedir. Bununla birlikte Orta Amerika’nın pek çok halkının onların temel özelliklerini alıp kendi kültürlerine katmış oldukları söylenebilir (ölüler kültü, mimari, anıtsal heykeltıraşlık, ateş ve su ilahları kültü vs.)

Klasik-öncesi dönem kendi içinde, erken klasik-öncesi, orta klasik-öncesi ve geç klasik-öncesi olarak üç ara döneme ayrılır. Geç klasik-öncesi dönemde tüm Orta Amerika’da kaynağı Olmek mirasına dayanan dinsel kültür geleneklerinin türediği görülür. Mayalar’ın Olmekler’den almış oldukları başlıca sistemler yazı, sayı sistemi ve “Uzun Hesap” (Cuenta Larga) denilen takvim sistemidir.

Geç klasik-öncesi dönemde kurulan kentler arasında, Santa Marta (Chiapas); Olmek etkisindeki Chiapa de Corzo, Tonalá, Padre Piedra, Izapa; Edzná, Xicalango, Tixchel, Santa Rosa Xtampak (Campeche); Yaxuná, Acanceh, Dzibilchaltún (Cibilçaltun okunur, Yucatán); El Trapiche, Casa Blanca, Laguna Cuzcachapa, Las Victorias, Bolinas (Chalchuapa); Guatemala’nın güneyindeki Kaminaljuyú sayılabilir. Bu sonuncu kentin sakinleri M.S. 400 yıllarında Meksika’nın orta kısmından, güçlü Teotihuacan kentinden gelen savaşçı bir kavimce istila edilene dek, Orta Amerika’nın diğer güçleriyle birlikte bölgenin ticari ilişkilerini denetimlerinde bulundurmuşlardır. Teotihuacan’ın askeri ve kültürel etkisi o zamandan beri tüm Maya kültüründe hissedilmiştir.

Klasik dönem
Bu dönem M.S. 250 ile M.S. 900 yılları arasında yer alır; Maya tarihini “Maya-öncesi çağı”, “eski imparatorluk” ve “yeni imparatorluk” biçiminde bölümleyen tarihçilere göreyse, "eski imparatorluk" M.S. 320 yılında başlamış, M.S. 987 yılında sona ermiştir. Bu dönem inşaatte, şehircilikte, anıtsal yazıtların kaydedilmesinde ve birçok alanda Maya uygarlığının dorukta bulunduğu ve zihinsel ve sanatsal alanda büyük bir gelişimin yaşandığı dönemdir. Bu dönemde Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerindeki toplumlara kıyasla birçok bakımdan ileri bir düzeyde idiler. Bu döneme teokratik dönem de denir. Dönemin bu adı almasının nedeni siyasi gücün dinsel grupların elinde bulunmuş olması, tüm ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamın dini eksen alarak gelişmiş olmasıdır. Din adamı grupları, klasik dönemin Maya devletlerinin yönetimi üzerinde, yani yöneticileri üzerinde daima önemli bir nüfuz gücüne sahip olmuşlardır. 

Ayrıca bir de soylu sınıfı bulunmakla birlikte, gücü ellerinde tutan muharip sınıftı (komutanlar). Din adamları yönetim üzerinde etkili olmakla birlikte, asla yönetici olmamışlardır; Mayalar’ın yöneticilerinin din adamları olduğu imajı kentlerin birbirleriyle sürekli savaş halinde olduğunun anlaşılmasıyla yıkılmıştır. Bu dönemde temel ekonomik etkinlik tarım olduğundan söz konusu sosyal sınıflaşmada tarımcılar sınıfı da yerlerini almışlardır. Bu dönemde deniz ticaretinin de gelişmiş olduğu sanılmaktadır. Bulgular, Mayalar’ın Orta-Amerika’lı olmayan halklarla da ticaret yapabilmiş olduklarını göstermektedir; örneğin Chichen Itza’da Panama altını bulunmuştur.Bu döneme ait arkeolojik sit alanları içinde en tanınanları şunlardır: Tikal, Uaxactún, Piedras Negras ,Cancuén, Caracol, Yaxhá, Naranjo, Xultún, Río Azul, Naachtún, Dos Pilas, Machaquilá, Aguateca, Palenque, Yaxchilán (okunuşuyla Yasçilan)[46], Kankí, Bonampak, Quiriguá , Tulum, Edzná, Oxquintok, Ceibal, Xamantún, Copán (okunuşuyla Kopan), San Andrés, Yaaxcanah, Cobá, El Cedral, Ichpaatún, Kantunilkín, Kuc (Chancah), Kucican, Tazumal, Las Moras, Mario Ancona, Muyil, Oxlakmul, Oxtancah, Oxhindzonot, Pasión de Cristo, Río Indio, San Antonio III, Nohkuo Punta Pájaros, San Manuel, San Miguel, Punta Molas, Tamalcab, Templo de las Higueras, Tupack, Xlahpak, Tzibanché ve Kohunlich.

Petén bölgesinin bu dönemde etkinliği artmış iki önemli merkezi Uaxactún ve Tikal’dir. Bunlardan Tikal’in (Guatemala) 25 km kuzeyinde yer alan Uaxactún (M.Ö. 600 –M.S. 889) bölgedeki en eski Maya tapınağının bulunduğu ve “sahte kubbeli tavan”ın varlığının ilk gözlemlendiği sit alanıdır. Günümüzde bir orman içinde kalan Tikal (M.Ö. 800 –M.S. 869) ise Teotihuacan etkisi göstermekte olup, en parlak zamanında 100.000’e varan nüfusuyla “geç klasik dönem” Amerika’sının en büyük kenti olmuştur. (Maya kentlerinin nüfuslarının genellikle 5.000 ile 50.000 arasında olduğu sanılmaktadır.)Meksika Körfezi’ne ve Karayip Denizi’ne dökülen ırmak sistemlerinin ortasında bulunan bu merkez, karmaşık bir ticari ağa bağlı olup, stratejik bir öneme sahip olmuştur.

Honduras’taki, M.S. 736’ya doğru en parlak devrini yaşayan Copán kenti ise Maya dünyasının bilimsel merkezi olmuştur. Gökbilimnin son derece ileri olduğu bu merkezde "tropikal yıl"ın süresi saptanabiliyordu, takvim konusunda günümüzde kullanılanlar kadar kesin sonuçlar verecek sistemlere ve tutulma tablolarına sahip bulunuyorlardı. Eric Wolf, “Orta Amerika halkları ve kültürleri” eserinde Copán’da Mayalar’a özgü olmayan ilah Tláloc tasvirlerine rastlandığını belirterek, Copán kenti gibi diğer Maya kentlerine de bu dönemde Maya’lara özgü olmayan yabancı öğelerin girmiş olduğuna dikkat çeker.

Campeche’deki (Meksika) Calakmul ve Quintana Roo’daki (Meksika) Cobá kentleri de bu döneme aittir. Calakmul’da 100’den fazla stel (dikilitaş) keşfedilmiştir ve M.S. 623’te parlayan Cobá ise Yukatan Yarımadası’nın kuzeydoğusundaki teokratik merkezden daha eski olan bir teokratik merkezi oluşturmuştur.

Beş gölün kıyılarında yer alan Cobá milattan sonraki ilk yüzyıllarda, temel etkinliği tarıma dayalı, küçük bir yerleşim birimi olup, kırsal kesime özgü bir sosyal yapılaşmaya sahipti. M.S. 400 ile M.S. 1000 yılları arasında nüfusunun artmasına paralel olarak ekonomik ve siyasi gücünü arttırdı ve önemli bir törensel merkez haline dönüştü. Meksikalı arkeolog Antonio Benavides makalelerinde Cobá’daki yaşamı ayrıntılı olarak betimlemektedir.100 km.²’ye yayılmış bu yerleşim biriminin merkezi yaklaşık 2 km.² kadar bir alanı kapsıyordu. Gelişmiş bildirişim yöntemleri olmakla birlikte, ekonomik ve siyasi denetimin sağlanması için bölge gelişmiş bir yol ağıyla irtibatlandırılmıştı. Bu bölgedeki yolların yapımına M.S. 600 ve 800 yıllarında başlanmış olmalıdır. Bu yüzyıllar aynı zamanda, Cobá’da çeşitli dikilitaşların dikildiği ve şehirciliğin inşaat alanında gelişmeler yaşadığı yüzyıllardır. Üç törensel bina grubu yine bu dönemde yapılmıştır: Nohoch Mul, Chumuc Mul ve Macanxoc. Nüfusu o zamanlar 70.000’e ulaşan Cobá, 1000 yılına doğru Yucatan Yarımadası’nın orta kısmının, doğu kıyısının ve kuzeyinin ticaret yollarını kontrolünde bulunduruyordu. Bir kıyı kenti olmayan ve Tulum kentinin 50 km.kuzeyinde bulunan Cobá, ayrıca, Fernando Robles’in belirttiği gibi, Honduras’la olan ticaret yolu üzerinde Xel-Há limanını denetiminde bulunduruyordu.

Maya kentlerinden Palenque’de, Palenque Harabeleri arasında “Yazıt Tapınağı” diye bilinen bir tapınak bulunmaktadır. 65 metre yüksekliğindeki Merdiven Piramidi’nin üzerinde duran ve bu yapının geniş taş tabakalar halinde yapılmış bir tabanı vardır. 1952’de bu tabakların altında eksiksiz bozulmamış bir mezar keşfedilir. Mezarın içindeki çürümüş cesedin yüzünü çok zarif mozaik bir yeşim maske kaplamaktadır. Ceset, tahta 12 yaşında çıkan ve M.S. 683 yılında 80 yaşında ölen, Güneş Lordu Pacal isimli Mayalar tarafından çok sevilen bir krala aittir. Bu hazinenin ender güzelliği yanı sıra daha şaşırtıcı olan diğer keşif mezarın kapağıydı. İsviçreli yazar Erich von Daniken kapağın ortasındaki figürün uzaygemisini yöneten bir uzaylıyı temsil ettiği teorisini ortaya atmıştır.

Bu dönemde Yaxchilán, Bonampak, Piedras Negras ve Chiapas ormanındaki Palenque gibi merkezleri olan Maya uygarlığının en parlak dönemi M.S. 695 ile M.S. 799 yılları arasındaki dönemdir. Üstteki ilk üç kentin bulunduğu bölgede Mayalar’ın birbirleriyle de savaştıklarını gösteren ilk izler bulunmuştur. Bu bölgedeki kentlerde savaçılardan, savaşlardan, tutsak alabilmek üzere düzenlenen akınlardan söz eden betimlemeler bulunmaktadır. Campeche’deki Becán tahkim edilmiş Maya kentlerine örnek olup, kuru bir hendekle çevrili bulunmaktadır.

Teokratik döneme ilişkin bir başka konu da Maya dini ile Orta Meksika, özellikle Teotihuacan arasında M.S. 5.-7. yüzyılda yaşanan sıkı ilişkidir. Teotihuacan bu dönemdeki Maya merkezlerini savaş, siyasi otorite ve bilhassa kültürel etkiler ve doğal kaynaklar (temel ticari mal olan kakao) yoluyla denetiminde bulundurmuştur. Durum kısaca, “Maya kültürü Teotihuacan etkisini içine aldıktan sonra kendi gelişimine devam etmiştir” biçiminde de özetlenebilir. Tikal’de ve Kaminaljuyú’daki bina ve dikilitaşlarda bulunan bazı buluntu ve metinlerin yakın zaman önce yapılan incelemeleri, Teotihuacan’da yaşayanlar ile Mayalar arasında savaş yapıldığını ortaya koymuştur ki, bu da o dönemde gücün muharip sınıfın elinde olduğunu ortaya koymaktadır.

9. ve 10. yüzyıllar arasında uzmanların henüz inandırıcı bir şekilde açıklayamadıkları gizemli olaylar olmuştur. Mayalar, bir tür imparatorluk kurdukları bölgenin merkez kısmındaki, Teotihuacan gibi dinsel ve törensel bakımdan da merkezî olan kentleri bilinmeyen bir nedenle terk etmişlerdir. Kimi kentlerde bu ayrılış o kadar ani olmuştur ki, inşa halindeki yapılar yarım kalmıştır. Teotihuacan’ın, sakinlerince aniden terk edilerek önemini yitirmesinin kuşkusuz bu kente sıkı biçimde bağlı bulunan merkezlerin üzerinde etkileri olmuştur. Dolayısıyla, klasik dönemin ardından, özellikle 925 ile 975 yılları arasında bir duraklama dönemi görülür.

Maya teokratik merkezlerinin çöküşü ve ortadan kayboluşu hakkında pek çok varsayım ortaya atılmıştır ki, bunlar çöküş ve kayboluş tarihlerine ilişkin olarak genellikle 750 ile 900 yılları arasını işaret ederler. Bu çöküşü açıklamak üzere ekolojiyle ve iklim değişiklikleriyle ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır. Bir varsayım, Mayalar’ın kullandığı tarım ürünleriyle ormanı tahrip etmelerinin ardından yaşanan ekolojik çöküşün dine veya dinsel merkeze etkilerde bulunmuş olabileceğini varsayarken, bir başka varsayım nüfusun aşırı artmasının toprak ve besin üretimi üzerinde aşırı baskı yaratmış olabileceğini varsayar. Mayalar’ın 200 yıl süren bir kuraklık geçirmiş olması da varsayımlar arasında bulunur. Bu varsayımlar muhtemelen doğru olsalar da, teokratik merkezlerin yok oluşunu açıklamaya yeterli görünmemektedirler. Teotihuacan’ın ve ona bağlı törensel merkezlerin boşaltılmasının ardından yaklaşık yüz yıl boyunca Maya merkezleri çeşitli krizlere düşmüşler, boşalmışlar ve orman tarafından istila edilmişlerdir. Geç klasik dönemin sonunda yaşanılan bu çöküşte, özellikle M.S. 751 ile 790 arasında varolan ittifaklar bozulmaya başlamış, komşu kent devletleri arasında ticaret azalmış ve ihtilaflar artmıştır. Klasik dönemin sonlarına doğru Meksika unsurlarının bölgeye sızmasının arttığı görülür. Kimi araştırmacılar bu unsurların bölgeye Nahuatl dilini konuşan Toltekler’le taşınmış olabileceğini düşünmektedirler. Orta Meksika’da eski uygarlıkların çöküşüyle yaratılan boşluğu Toltekler doldurmuştur. Chichimec'lerle (Çiçimek okunur) akraba oldukları söylenen Toltekler, önce Tula (Nahuatl dilinde Tollan) adı verilen kente yerleştiler. Liderleri Quetzalcoatl unvanını taşıyan Topiltzin’di.

Klasik sonrası dönem
Klasik dönemin Maya törensel merkezlerinin terk edilmesinin ardından 1000 ile 1687 yılları arasındaki dönemde sahneye göç eden bir halk çıkar; bu halk etnik bakımdan bölgede yerleşik Mayalar olmakla birlikte, kültür bakımından, Nahuatl içeriği baskın, melez bir halktır. Putún ya da Maya-chontal denilen bu halk Tabasco’nun güneyinde yapılanır ve gerek Orta Meksika halklarıyla gerekse Maya bölgesinin sınırlarında (örneğin Xicalango’da) yerleşik Nahua gruplarıyla yakın ticari ilişkiler kurarlar. Putunlar, çöküşün yaşanmış olduğu bölgenin istikrarsız durumundan yararlanarak, bölgede hakimiyetlerini kurar ve yeni bir yaşam tarzı başlatırlar.

Putunlar’ın geldikler yer ırmakların, derelerin, lagünlerin (deniz kulağı) ve turba bataklıklarının bulunduğu, dolayısıyla su taşımacılığının ön planda olduğu, Usumacinta ve Grijalva ırmaklarının oluşturduğu deltaydı. Bu özellik, Putunlar’ın mükemmel denizci ve dolayısıyla tüccar olmalarını sağlamıştı. Böylece Putunlar Campeche’deki Laguna de Términos‘tan Honduras’taki Sula’ya kadar, Yucatan Yarımadası’nın çevresindeki deniz ticareti yollarını denetim altına aldılar. Pasión ırmağının güneyinde yerleşen Putunlar, topraklarına “kanoların yeri” anlamında Acalán (Akalan okunur) adını vermişlerdi. Putunlar'ın iki merkezleri vardı: Biri Champotón ırmağının döküldüğü yerde bulunan Potonchan ya da Putunchan (Putun-çan okunur) diğeri Términos lagününe dökülen şimdiki Candelaria ırmağı yakınındaki Itzamkanac. Fakat ilk merkez Potonchan olmakla birlikte, Acalán’ın başkenti Itzamkanac idi. Zoque halkıyla ve Chiapas’ın “Yukarı Topraklar”ında  yaşayanlarla ilişki kurarak ticareti elinde tutan Potonchan’dı. Buna karşılık ırmağın yukarı kesiminde bulunan Itzamkanac önemli bir takas limanı olmuş ve Términos lagünündeki büyük ticari merkez Xicalango’yı denetimine almıştı. Bu ticari yollar üzerinde Cozumel, Xel-Há, Bahía de la Ascención ve Polé (Quintana Roo) gibi birçok liman kurdular. Putunlar’ın bu limanlara hakim olan koluna Itza (İtsa okunur, “fasılalarla ses çıkararak konuşanlar” anlamına gelir) adı verilir.

Polé’den hareketle İtzalar 918’de Chichén’i fethettiler ve o zamandan itibaren bu kent Chichen Itza (okunuşuyla Çiçen İtsa) adını aldı. 950’ye doğru Bakhalal (Bakalar) ve Chactemal’a (Chetumal) kadar tüm doğu bölgesine hakim oldular. Putunlar’ın bölgeyi denetimleri altına alan Itza kolu ardından, Campeche’deki Meksikalı komşularıyla iletişim kurdular. Bir rivayete göre, Itzalar’ın Chantal (Çantal okunur) dilini konuştukları kadar Nahuatl dilini de konuştukları, “Meksikanın merkezi”nin derin etkilerini bünyelerine almış oldukları ve Mayalar’da Kukulkan adıyla bilinen Quetzalcoatl’ı karşıladıkları söylenir. Geleneksel Quetzalcóatl (Ketsaal koatl okunur, Nahuatl dilinde “ketsal-koatl” okunur) efsanesinin düzmece bir versiyonu olabilecek bu rivayete göre, Quetzalcóatl Tula’dan kaçmıştı ve Chantal dilini konuşanlarla ittifak kurararak onların 987’de Chichén Itzá’yı fethetmelerini sağladı. (Quetzalcóatl ya da Kukulkan, çeşitli Toltek, Aztek, Maya ve İnka metinlerine göre, bir ilah olmasının yanı sıra, insanlarla bir süre yaşamış, onlara doğru yolu gösterdikten ve uygarlığı öğrettikten sonra göklere geri dönmüştür.) 

Tarihsel Quetzalcóatl’ın Tula'dan kaçıp Yucatan’a gelişine Enrique Florescano, Leonardo López Brillent ve Alfredo López Austin gibi yazarlar kuşkuyla bakmaktadır. Her şeyden önce, tarihlerde uyuşmazlık bulunmaktadır. İkinci olarak, benzer kanıtlar Mixteco (Misteko okunur) ve Tarasco soylularının ve daha sonra Meksikalılar'ın sosyal yapıda kendi konumlarını korumak (statükoculuk) amacıyla bu rivayeti uydurmuş olabileceklerini göstermektedir. “Erken klasik-sonrası dönem”in Orta Amerika toplumlarının içinde bulundukları durum gözönüne alındığında, sanatsal öğelerle süslü bu kaçış rivayeti, savaş için kullanılabilecek bir motivasyon hikâyesi olarak yorumlanabilir. Bu dönemdeki Maya sanat ve mimarisinde Toltek etkileri görülür.

1000 yılına doğru Chichén Itzá kenti Mayapán’da yaşayan Cocom’larla ve Uxmal’da yaşayan Xiu’larla ittifak yaptı. “Mayapan Konfederasyonu” adıyla bilinen bu ittifak 1194’de Cocom’ların lideri Hunacc Ceel tarafından bozuldu. Savaşlarda kaybeden taraf Itza’lar ve Xiu’lardı. Böylece Maya-Toltek kökenli liderlerin önderliğinde ilerleyen Itza’larda yükseliş durdu ve karışıklıklar baş gösterdi. Itzalar kentlerini terk edip Petén bölgesinin ormanlarına yöneldiler ve Petén Itzá Gölündeki Tayasal Adası'nda yeni bir kent kurdular.

Mayapán’ın üstünlüğü 1441’e kadar sürdü. Bu tarihte Uxmal Xiu’larının lideri Ah Xupan Xiu, Mayapán kentini alarak Cocom’lara son verdi. Mayapán’ın nüfusu en parlak döneminde 12.000’i bulmuştu. Mayapán taş duvarlarla tahkim edilmiş bir kentti. Mimarisinde Toltek etkileri açıkça görülmektedir. Eric J. Thompson “Yukatan Yarımadası’nın Doğu Kıyısı Sakinleri” adlı eserinde bu dönemi ayrıntılı olarak işlemektedir.Mayalar’a ait tarihsel kayıtlar bölgede Mayapán egemenliğinin olduğu dönemde (1200-1480) Putun’ların Bakhalal ve Chactemal bölgelerinde nüfuzlarını koruyabildiklerini bildirmektedir. Bu durumda Tabasco’nun güneyindeki kentlerini terk edip Potonchán’a dönüşlerinin nedeni henüz açıklığa kavuşmamış görünmektedir.

Mayapán'ın çöküşünün ardından Yucatan Yarımadası rekabet halindeki 16 beyliğe bölünmüştür. Xiu’lar ile Cocom’ların asla ateşkes yapmadan sürekli savaşmalarının bir mirası olarak, onlar da, aralarında sürekli savaşıp durmuşlardır. İşte ilk İspanyollar geldiğinde bölgenin durumu bundan ibaretti. Hernán Cortés’in 1542’de bölgeye ayak basmasından itibaren birçok başarısız girişimden sonra, nihayet 1697'de son Maya ve Orta Amerika kentleri de istila edildi. Bu son kentler Itza’ların Tayasal kenti, Ko'woj’ların Zacpetén kenti ve Yalnain’lerin Queixil kenti idi.



Kaynak:Vikipedi
Next
This is the most recent post.
Previous
Önceki Kayıt

Yorum Gönder

 
Top